Hukuka Uygunluk Nedenleri Nelerdir?
Hukuka uygunluk nedenler, ceza normunun suç saydığı bir eylemin işlenmesine izin vererek, onun hukuka aykırı olmasını önleyen nedenlerdir. Failin suç tanımına uygun eylemi bir hukuk düzeni arasında çatışmayı ortadan kaldıran nedenlerdir.
Hukuka uygunluk nedenlerinin bulunması durumunda, eylem hukuka uygun olduğu için suç da oluşmaz. TCK’da bu durumdan “ceza sorumluluğunu kaldıran nedenler” şeklinde bahsedilmiştir.
Hukuka Uygunluk Nedenlerin Özellikleri
Hukuka uygunluk nedeninin varlığı durumunda, tipe uygun hareketin hukuka aykırılığı ortadan kalkar. Bu nedenle faile ceza verilmez. Hukuka uygunluk nedenlerinden yaralanan bir kişiye karşı, başka bir hukuka uygunluk nedeninden yararlanılamaz.
Fail, belirli bir hukuka uygunluk nedeninin arkasına sığınarak, kasten kendisine karşı saldırıya neden olmuşsa, yani asıl amacı hukuka uygunluk nedenlerine sığınarak başkalarına zarar vermek ise hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanılamaz.
Failin eylemi hukuka uygun olsa bile bununla doğal bir bağ içinde bulunmayan hareketleri hukuka aykırı kalmaya devam eder. İştirak hükümlerinin uygulanabilmesi için failin tipe uygun ve hukuka aykırı bir harekette bulunması gerekir. Failin yaptığı her hareket hukuka aykırı değilse iştirak hükümleri uygulanmaz.
Hukuka uygunluk nedenleri numerus clausus ilkesine tabi değildir. Hukuka uygunluk nedenlerinin etkisinde bir derecelendirme yapmak mümkün değildir. Bir olayda birden fazla hukuka uygunluk nedeni varsa hepsi göz önüne alınmalıdır.
Hukuka uygunluk nedenleri bütün suçlar açısından geçerlidir. Bu açıdan suçun kasten ya da taksirle veya icrai ve ihmali hareketle işlenmesi arasında fark yoktur.
Hukuka Uygunluk Nedenlerin Türleri
Hukuka uygunluk nedenlerini belli başlı başlıklar altında incelemek mümkündür. Hukuka uygunluk nedenlerin türleri aşağıda sayılmıştır:
Meşru Savunma Ne Demek?
Meşru savunma bir kimsenin kendisine ya da bir başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak için gösterdiği zorunlu tepkidir.
Meşru savunma, insanın kendini koruma güdüsünün bir sonucudur. Meşru savunma şeklinde işlenen eylem, hukuka uygundur.
Saldırıya ilişkin koşullar şunlardır:
- Bir saldırı olmalıdır. Saldırı, başkasının kişisel değerlerine ya da mal varlığına hukuka aykırı olarak zarar vermeye dönük bir insan davranışıdır. Gerçekleşmesinden yalnızca şüphe edilen saldırı meşru savunmaya hak vermez. Meşru savunmanın söz konusu olabilmesi için saldırının başlamış ve henüz sona ermemiş olması gerekir. Henüz gerçekleşmemiş olan bir saldırının tekrarlanacağı belli ise meşru savunma mümkündür.
- Saldırı haksız olmalıdır. Saldırının haksız olmasından anlaşılması gereken, onun hukuka aykırı olmasıdır.
- Saldırı bir hakka yönelmiş olmalıdır. Saldırının bir hakka yönelmiş olması yeterlidir.
Savunmaya ilişkin koşullar şunlardır:
- Savunmada zorunluluk bulunmalıdır. Saldırıya uğrayan saldırıdan başka türlü kurtulamıyor olmalıdır.
- Saldırı ile savunma arasında orantı bulunmalıdır. Saldırı ile savunma arasında orantı bulunması meşru savunmayı hükme bağlayan normda açıkça belirtilmiştir. Savunma saldırıyı uzaklaştıracak ölçüde olmalıdır.
- Savunma saldırıyı yapana yönelik olmalıdır. Haksız eylem saldırgandan geldiği için savunma ona karşı olmalıdır.
Üçüncü Kişi Yararına Meşru Savunma
Meşru savunma yalnızca kişinin kendisine yönelik saldırılarla sınırlı değildir; üçüncü kişilere yönelik saldırılar için de meşru savunmadan yararlanılabilir. Üçüncü kişi yararına savunmada bulunabilmek için yararına savunma yapılan kişiyle herhangi bir bağ bulunmasına gerek yoktur.
Görevin İfası
Görevin ifası, yasa hükmü çerçevesinde verilen bir görevin yetkili kılınan kişi tarafından yerine getirilmesidir. Hukuk düzeni, aynı konuda bir yandan emir ya da izin verirken öte yandan onu yasaklayamayacağı, yani çelişkiye düşemeyeceği için görevin ifası, bir hukuka uygunluk nedenidir.
Bu hukuka uygunluk nedeninin varlığı için gereken koşullar şunlardır:
- Yasanın yetkili kıldığı kimsenin eylemi yapması gerekir.
- Eylemin yasa hükmüne uygun olarak yapılması gerekir.
- Sınırın aşılmaması gerekir.
İlgilinin Rızası
İlgilinin rızası, kişinin mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkı üzerinde, diğer kişilere tasarrufta bulunma olanağı vermesidir.
Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen eylemden dolayı kimseye ceza verilmez.
Bu hukuka uygunluk nedeninin varlığı için gereken koşullar şunlardır.
- Rıza gösteren kişinin, buna yetkili ve rıza gösterme ehliyetine sahip biri olması gerekir.
- Rıza, mağdurun üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği bir hak üzerinde olmalıdır. Rızadan söz edebilmek için gerek korunan hak ve yararın ve gerekse hareketin yönelik olduğu ve suç tipinde belirtilen konunun aynı kişiye ait olması gerekir.
- Geçerli bir rıza açıklamasının bulunması gerekir. Açıklamanın biçimi önem arz etmez.
- Rızanın, suçun işlenmesinden önce verilmesi ve hareketin yapıldığı sırada devam ediyor olması gerekir. Suç işlendikten sonra verilen rıza eylemi hukuka uygun hale getirmez.
Hakkın Kullanılması
Bir hakkın kullanılması başkalarının hakları ile çatışsa bile hukuk düzeni hakkını kullanan kişiyi korumaktadır. Hukuk düzeninin tanıdığı bir hakkı kullanan kimseye ceza verilmez.
Bu hukuka uygunluk nedeninin varlığı için gereken koşullar şunlardır:
- Kişiye hukuk düzenince tanınmış sübjektif bir hakkın bulunması gerekir.
- Hakkın sınırları içerisinde kullanılmış olması gerekir.
- Bireyin hakkını doğrudan doğruya kullanma olanağına sahip olması gerekir
Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Sınırın Aşılması
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun sınırın aşılmasını düzenleyen 27/1. maddesine göre, “Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.”
Yasa maddesinin ve gerekçenin aksine öğreti ve uygulamada kabul edilen görüşe göre, “ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması” ibaresini “hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması” olarak anlamak gerekir.”
Sınırın Mazur Görülebilecek Bir Heyecan, Korku veya Telaştan Dolayı Aşılması
Meşru savunmada, sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşla aşılması durumunda failin kusurunun olmadığı kabul edilmekte ve bu durum bir cezasızlık nedeni sayılmaktadır.
Cezasızlık nedeninin uygulanabilmesi için gereken koşullar şunlardır:
- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması gerekir. Bu cezasızlık nedeninin hukuka uygunluk nedenlerinin tamamı bakımından uygulanamayacağına, yalnızca meşru savunma için öngörüldüğüne, çok dikkat etmek gerekir.
- Saldırıya ilişkin koşulların var olması gerekir.
- Savunmaya ilişkin koşullardan “ölçülülük” koşulunun, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması gerekir.
- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş olması gerekir.
TCK m.27/2’ye göre tüm bu koşulların birlikte gerçekleşmesi durumunda, meşru savunmada sınırı aşan faile ceza verilmeyecektir.