Tek Taraflı Ölümlü Trafik Kazasından Kaynaklı Tazminat Davasında Zamanaşımı
Tek taraflı ölümlü trafik kazasından kaynaklı tazminat davasında zamanaşımı süresi on beş yıldır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas: 2020/2063, Karar: 2021/3301, K. Tarihi: 25.03.2021 |
Tazminat davalarında zamanaşımı, tazminat isteminin dayandığı hukuki nedene göre değişebilir. Genel olarak, tazminat davaları için iki yıllık sübjektif ve on yıllık objektif zamanaşımı süreleri uygulanır. Ancak, tazminat istemi, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü bir suçtan kaynaklanıyorsa, bu zamanaşımı süresi geçerli olur. Örneğin, iş kazasından kaynaklı tazminat davalarının zamanaşımı süresi, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır.
Bazı özel kanunlarda ise, farklı zamanaşımı süreleri belirlenmiştir. Örneğin, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Tazminat davalarında zamanaşımı sürelerinin başlangıcı, zararın ve failin öğrenildiği tarihtir. Tazminat davası açma süresi, haksız eylemin suç niteliği taşıması halinde, ceza davasının açılmış olması veya takipsizlik kararı verilmesi önemli değildir. Hukuk hakimi, haksız eylemin suç niteliği taşıdığını saptamışsa, uzamış ceza zamanaşımını uygulayacaktır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/2063 Esas, 2021/3301 Karar sayılı ve 25.03.2021 tarihli ilamında; tek taraflı ölümlü trafik kazasından kaynaklı tazminat davasında zamanaşımı süresinin on beş yıl olduğu içtihat edilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas: 2020/2063, Karar: 2021/3301, K. Tarihi: 25.03.2021 Davacılar vekili, müvekkillerinin desteğinin davalıya trafik sigortalı aracın sürücüsü iken gerçekleşen kazada öldüğünü, kazanın aynı zamanda iş kazası olup iş verenin de kusurunun bulunduğunu açıklayıp fazlaya dair hakları saklı kalması kaydıyla davacı … için 60.000,00 TL, davacı … için 6.000,00 TL, … için 16.000,00 TL, … için 17.500,00 destekten yoksun kalma tazminatının tahsiline karar verilmesi talep etmiştir. Davalı vekili, davanın öncelikle zamanaşımı nedeni ile esastan diğer sebepler ile reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, toplanan delillere göre, meydana gelen kazada desteğin kusurlu olduğu, davacıların ise desteğin kusurundan faydalanamayacakları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacılar vekili tarafından yönünden temyiz edilmiştir. Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davacılar vekili, meydana gelen kazada desteğin öldüğünü açıklayıp destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuş, ilk derece mahkemesince, müteveffanın kendi müteraffık kusuruyla kazaya ve ölüme sebebiyet verdiğinden yansıma yolu ile zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olabilmelerinin hukuken mümkün bulunmadığı, sürücünün ve dolayısıyla destek tazminatında bulunanların, kendi kusurlarından yararlanamayacaklarından davanın reddine karar verilmiş, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; murisin aracı kullanırken tek taraflı ve kendisinin tam kusuru ile meydana gelen eyleminin TCK’nin 179. maddesinin ikinci paragrafında tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu, bu nedenle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği, trafik güvenliğini tehlikeye sokma eylemiyle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu; olayın 20.09.2006 tarihinde meydana gelmiş ve davanın 09.09.2016’da, olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra açılmış olması nedeni ile somut olayda zamanaşımının dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Anılan karar hatalı olup bozmayı gerektirmektedir. Şöyle ki; Somut olayda kaza 09.09.2006 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacıların desteği vefat etmiştir. Bir kişinin ölümüyle sonuçlanan söz konusu trafik kazası 5237 sayılı TCK’nin 85/1.maddesi kapsamında bir fiil niteliğindedir ve sürücü/davacıların desteğinin vefat etmiş olması ve murisin kusurlu olması sonuca etkili değildir. Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, bu zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, eldeki davada zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davalı … şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı ve olayda sürücü tam kusurlu olsa bile, destekten yoksun kalan davacıların da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğu, davalı … şirketinin desteğin ölümü ile ortaya çıkan zarardan sorumlu olacağı (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar,HGK.nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1491 Esas 2013/74 Karar sayılı vs. ilamları uyarınca) gözetilerek tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk dairesinin 17.03.2020 tarih, 2019/1442-2020/507 sayılı kararının BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK 373/2 maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 25/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi. |