Organizasyon Şirketine Karşı Manevi Tazminat Talebi
Düğünden bir gün önce organizasyon şirketinin düğünde görev alamayacağını bildirmesi, düğün sahipleri lehine manevi tazminatı gerektirir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2018/655, Karar: 2022/413, K. Tarihi: 29.03.2022 |
Manevi zarar, bir kimsenin hukuka aykırı bir eylem sebebiyle yaşamış olduğu elem ve üzüntüyü ifade etmektedir.
Manevi zarar, maddi zararlar gibi maddi olarak ölçülememektedir. Bu sebeple bir manevi zararın belirli bir tutar karşılığında giderilebileceği söylenemeyecektir.
Tazminat ödenmesi gereken manevi zararlar şunlardır:
- Beden tamlığının ihlâlinden doğan acı ve üzüntüler,
- Ölüm dolayısıyla ölene yakından bağlı olan kişilerin duydukları acı ve üzüntüler,
- Genellikle kişilik haklarının ihlâlinden doğan acı ve üzüntüler.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/655 Esas, 2022/413 Karar sayılı ve 29.03.2022 tarihli ilamında; düğünden bir gün önce organizasyon şirketinin düğünde görev alamayacağını bildirmesi halinde düğün sahipleri lehine manevi tazminata hükmedilebileceğini içtihat etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2018/655, Karar: 2022/413, K. Tarihi: 29.03.2022 1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili M…. A…. B….’ın Anadolu ve Mersin’in vergi rekortmeni olan tanınmış iş adamlarından olup, davacılardan V…. B….’ın oğlu, E…. B….’ın ise yeğeni olduğunu, M…. A….’nin yeğeni ve oğlu için 24.08.2014 tarihinde Sultaşa Oteli’nde çifte düğün yapmaya karar verdiğini, 770 kişilik bir düğün organizasyonu yapılması için davalılar ile anlaşma sağlandığını, düğün öncesi 21.200TL peşin, kalanın ise düğünden sonra ödenmesi konusunda anlaşarak hizmet bedelini toplamda 35.000TL belirlediklerini, M…. A….’nin organizasyonun yapılacağı inancıyla ödeme yaptığını, müvekkillerinin davalıya güvenerek otelle görüşüp rezervasyon yaptırarak kira bedelini ödediklerini, düğün için davetiye hazırlatıp dağıtarak çifte düğün yapılacağını da ilan ettiklerini, davalıların 23.08.2014 tarihinde otelle anlaşamadıklarını, organizasyonu yapamayacaklarını bildirdiklerini, düğüne bir gün kala organizasyonu gerçekleştiremeyeceklerini belirterek sözleşmeye aykırı davrandıklarını, bu durumun müvekkili ile birlikte düğünün yapılmasını bekleyen gelin ve damat için büyük hayal kırıklığı ve tedirginlik yarattığını, birçok kişinin şehir dışından geldiğini, müvekkillerinin çok üzüldüğünü, davalılar tarafından son gün başka bir organizasyon şirketi arayışına mecbur bırakıldıklarını, müvekkillerinin tüm ekonomik güçlerini kullanarak ve tüm tanıdıklarından rica ederek düğünü acil bir şekilde yapacak şirket bulmaya çalıştıklarını, kısmen de olsa düğünü son günde organize edecek bir firma ile anlaşmışlar ise de organizasyonun aksamasının düğün hazırlıklarında büyük sıkıntı çekilmesine neden olduğunu, tüm bunların dışında davalıların peşinat bedelini iade etmediklerini, çekilen ihtarnameye de cevap vermediklerini, davalılar hakkında ödemeler için icra takibine başlandığını ileri sürerek M…. A…. B…. için 15.000TL, damat E…. B…. için 8.000TL ve damat V…. B…. için 8.000TL olmak üzere toplamda 31.000TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalılar davaya cevap vermemiş; ancak davalılar vekili katıldığı duruşmada davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkeme Kararı: 6. Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.04.2015 tarihli ve 2014/535 E., 2015/134 K. sayılı kararı ile; malvarlığı haklarından kaynaklanan zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilemeyeceği, manevi tazminatın malvarlığı eksilmesini veya kazanç yoksunluğunu giderme aracı olmadığı, davacıların organizasyon şirketinden düğünün gerçekleşmesinden önce ödenen bedeller ile ilgili zararın tahsilatını isteyebileceği, ancak davanın ödenen bedellerin iade edilmemesinden kaynaklanan alacak davası olmayıp düğün organizasyonunun gerçekleşmesinde yaşanan sıkıntılardan kaynaklı manevi tazminat davası olduğu, davacılar tarafından başka bir organizasyon firması aracılığı ile aynı Sultaşa Oteli’nde çifte düğünün yapılmış olması nedeni ile kişilik haklarına herhangi bir saldırı bulunmadığı, kanunda manevi tazminatın kişi haklarına zarar verme olarak tanımlandığı, davacıların talebinin manevi tazminat şartlarını taşımadığı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 25.04.2016 tarihli ve 2015/15334 E., 2016/5499 K. sayılı kararı ile; “…Kişilik hakları haksız olarak saldırıya uğrayan kişi bir miktar tazminat ödenmesini isteyebilir. Dosya kapsamından; davacıların düğün organizasyonunun davalı firma tarafından yapılması konusunda taraflar arasında anlaşmaya varıldığı, ancak davalı firma yetkililerince davacılara düğünden bir gün önce düğünün yapılacağı otel ile sorun çıktığı iddiasıyla organizasyonun yapılamayacağının bildirildiği, düğün davetiyelerinin de dağıtılmış olması nedeniyle davacıların aynı saatte ve aynı otelde düğün töreni yapmak için başka bir firma ile anlaşmak zorunda kaldıkları anlaşılmaktadır. Davacıların düğüne bir gün kala yeni bir firma ile anlaşma yapmak zorunda kalmaları, düğün organizasyonu gibi kapsamlı bir davetin istenildiği gibi yapılamama ihtimalinin oluşturduğu zor psikoloji ve düğün davetinin önemi birlikte değerlendirildiğinde davacılar yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile istemin reddi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir….” gerekçesi ile karar oy çokluğu ile bozulmuştur. Direnme Kararı: 9. Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.11.2016 tarihli ve 2016/320 E., 2016/383 K. sayılı kararı ile; davalı organizasyon şirketine peşinat olarak verilen 11.200TL’nin iadesinin ayrıca talep edildiği, mahkemece davanın kabulü ile itirazın iptaline karar verildiği, davacıların maddi zararlarını tazmin ettikleri, Tüketici Mahkemesinde bankadan EFT ile gönderilen miktara ilişkin açılan davada davalının duruşmada alınan beyanında düğünü kendisinin yaptığını, E…. Reklamcılık şirketinin kendisinin kiraladığı şirket olduğunu beyan ettiği, davacıların Sultaşa Oteli’nde yapılacak düğününün aynı organizatör tarafından herhangi bir gecikme ve iptal yaşanmadan sorunsuz gerçekleştirildiği, davacıların manevi sıkıntılarının düğünün yapılması ile birlikte sonlandığı, dava konusu olayda ayıplı hizmet söz konusu olduğu, bu durumun davacının hayat, vücut bütünlüğü, sağlık, özgürlük, isim, resim, şeref, haysiyet gibi değerlerinde bir ihlâle yol açmadığı, davalının düğünün yapılması sırasında otelde hazır bulunduğu, çifte düğünün aynı otelde davalının da katkısı ile yapıldığı, sözleşmeye ve borca aykırılık nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığı, kişilik haklarının hukuka aykırı bir biçimde saldırıya uğradığı ve manevi zarar doğduğunun davacılar tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK 11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların düğün organizasyonunun yapılması konusunda davalılar ile anlaşmaya varmasına rağmen davalı firma yetkililerince düğünden bir gün önce organizasyonun yapılamayacağının bildirildiği, düğün davetiyelerinin de dağıtılmış olması nedeniyle davacıların başka bir firma ile anlaşmak zorunda kaldıkları somut olayda, davalıların eylemlerinin davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 12. Dava, organizasyon firması ile yapılan sözleşme gereği yapılması gereken düğün organizasyonunun yapılmamasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. 13. Manevî zarar, bir kimsenin hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği bedenî acılarla ruhi elem ve üzüntülerin hepsine birden denir. Manevî zarar, gerçek anlamda bir zarar değildir; zira mal varlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya elemin maddî zararlar gibi parayla ölçülmesine imkân yoktur. Bu sebeple manevî bir zararın şu veya bu miktardaki parayla giderileceği söylenemez. Buna rağmen, haksız fiilden doğan bedenî veya ruhî ızdıraplar için bir tazminatın ödenmesi, bu ızdırapların hafiflemesine, hiç değilse bazı avunma çarelerinin bulunmasına yardım edebilir. Tazminat ödenmesini gerektiren manevi zararlar nelerdir? Bunları üç gruba ayırmak mümkündür: 1) Beden tamlığının ihlâlinden doğan acı ve üzüntüler; 2) Ölüm dolayısıyla ölene yakından bağlı olan kişilerin duydukları acı ve üzüntüler; 3)Genellikle kişilik haklarının ihlâlinden doğan acı ve üzüntülerdir (Akman, Sermet/Burcuoğlu, Halûk/Altop, Atillâ/ Tekinay, Selâhattin Sulhi.: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 655-656). 14. 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Esasen manevi tazminat, ne bir ceza, ne de gerçek manasında bir tazminattır. Ceza değildir; çünkü, davacının menfaati düşünülmeksizin, sorumlu olana hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük değildir. Mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği için de, gerçek manasında bir tazminat, mağdurda veya zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu tevlit etmelidir.” denilerek manevî tazminatın mal varlığına ilişkin olmadığı ve kendine özgü bir tazminat olduğu açıkça vurgulanmıştır. 15. Bilindiği üzere, borçlunun ifa etmekle yükümlü olduğu borcunu yerine getirememesi durumunda borca aykırılık meydana gelmektedir. Borca aykırı davranan kişi, bu davranışı ile neden olduğu zararı tazmin etmekle yükümlü olup, işbu yükümlülük neticesinde doğan sorumluluğa, borca aykırı davranıştan doğan sorumluluk denilmektedir. Sorumluluk bu anlamıyla tazminat borcunun kaynağıdır (Oğuzman, M. Kemal/Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2006, s. 14). 16. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (6098 sayılı TBK) borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Sözleşmeye aykırılık tek başına manevi tazminat gerektirmez ise de, özel hâl ve şartlarda davacının kişilik haklarının zedelenmesi durumunda haksız fiilin neticelerini doğurmakta ve manevi tazminat gerektirmektedir. Gerçekten de 6098 sayılı TBK’nın 114. maddesinin 2. fıkrası gereğince haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır. Borca aykırı herhangi bir davranışın, alacaklının kişilik haklarının zedelenmesine neden olması mümkündür. Borcun zamanında veya hiç yerine getirilmemesi nedeniyle meydana gelen olaylarda duyulan acı, üzüntü ile borca aykırı davranışta bulunan borçlunun eylemi arasındaki nedensellik bağının nasıl kurulacağı önem taşımaktadır. Zira, salt sözleşmeye aykırı davranış manevi tazminat isteminin kabulü için yeterli olmayıp sözleşmeye aykırı davranışın haksız bir eylem olarak nitelendirilebilmesi sonucunda kişilik hakkı ihlâl edilebileceğinden nedensellik bağı bu durumda kurulabilmektedir. 17. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine dair bir hüküm olmaması nedeniyle Kanun’un 114/2 maddesi delaletiyle 58. maddesinin olaya uygulanması gerekecektir. 18. 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi ile ilgili açıklamalarda bulunmadan önce 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 24. maddesine değinmekte yarar vardır. Bu maddede; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” hükmü yer almaktadır. 19. 6098 sayılı TBK’nın “Kişilik Hakkının Zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde ise; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. 20. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi ve Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi ile koruma altına alınan kişilik hakları, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru, sır alanı, mesleki itibarı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Görüldüğü üzere, 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. 21. Burada kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu aranmaktadır. Ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir. 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi genel bir düzenleme olup, öngördüğü koşullar gerçekleştiğinde, ruhsal uyum dengesi sarsılanın, kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteyebilmesi olanağı vardır. 22. Yapılan tüm açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa gelindiğinde; davacılardan M…. A….’nin, oğlu V…. ile yeğeni E….’un düğünlerini 24.08.2014 tarihinde Sultaşa Otelinde yapmaya karar verdiği, 770 kişilik düğün organizasyonun otelde yapılması için davalılar ile anlaşma sağlandığı, anlaşma gereği düğün öncesi hizmet bedelinin bir kısmının ödendiği, bu anlaşma üzerine düğünün gerçekleşeceği düşüncesiyle davetiye bastırarak dağıttığı, düğün gününü çevresine duyurduğu, ancak davalıların düğünden bir gün önce organizasyonu yapamayacaklarını bildirdiği, davacıların da düğünü başka bir organizasyon şirketine yaptırdığı anlaşılmaktadır. 23. Davalıların sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmedikleri ve düğün organizasyonunu yapmadıkları sabittir. Nikâh, düğün gibi özel öneme sahip, insan hayatında genellikle bir kez yaşanan, tekrarı mümkün olmayan önemli günlerin herhangi bir sorun çıkmadan yaşanmak istenmesi doğaldır. Zirâ, bu özel günlerde yaşanan olumsuz durumların gelin, damat ve yakınları için ömür boyu üzüntü kaynağı olacağı tartışmasızdır. 24. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacıların aynı gün ve saatte aynı yerde yapılacak olan iki düğününe ilişkin organizasyon davalılarca düğünden bir gün önce bildirilmek suretiyle yerine getirilmemiş, davacılar başka bir firma ile anlaşarak düğünün aynı yerde yapılmasını sağlamışlardır. Her ne kadar düğün aynı gün ve saatte aynı yerde yapılmış ise de organizasyonda aksamalar olduğu gibi bu sürecin bir bütün olarak davacılarda acı ve üzüntüye neden olduğu ve kişilik haklarını zedelediği kabul edilerek TBK’nın 58. maddesi gereğince uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. 25. Diğer taraftan dava tarihi 24.12.2014 olmasına rağmen, direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında 09.09.2016 olarak hatalı gösterilmiş ise de, bu husus mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olup esasa etkili olmadığından ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır. 26. Hâl böyle olunca direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır. IV. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici 3. madde gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi. |