Nafaka Ödemelerinin Yerine Getirilmesi Halinde Aile Yükümlülüğünü İhlal Suçu Oluşmaz
Nafaka ödemelerinin yerine getirildiğinin ispatlanması halinde, aile yükümlülüğünü ihlal suçunun işlendiğinden bahsedilemez. Yargıtay 4. Ceza Dairesi Esas: 2021/8877, Karar: 2023/17398, K. Tarihi: 25.04.2023 |
Nafaka, bir kişinin bakımını ve geçimini sağlamak amacıyla diğer bir kişiye ödenen düzenli maddi yardımdır. Genellikle boşanma, ayrılık veya evlilik birliğinin sona ermesi gibi durumlarda meydana gelir. Nafaka; tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve yardım nafakası olarak ayrılmaktadır. Tedbir nafakası boşanma davası süresinde, boşanma kararı verilinceye kadar ödenen nafaka türüdür. Boşanma kararı verildikten sonra müşterek çocuk için velayeti kendisine bırakılmayan tarafın ödediği nafaka iştirak nafakasıdır. Yoksulluk nafakası ise boşanma kararı verildikten sonra yoksulluğa düşmüş ve kusurlu veya daha az kusurlu taraf için ödenen nafaka türüdür.
Yardım nafakası ise; Türk Medeni Kanun madde 364 ve devamında düzenlenmiştir. Yardım nafakası; kanunda sınırlı olarak sayılmış olan aile bireylerin yardımlaşması, yoksulluktan korunması amacıyla düzenlenmiştir. Bu durumda nafaka talebinde mirasçılık sırası göz önünde bulundurulmaktadır.
Nafaka; kişinin ihtiyaçları, diğer tarafın maddi koşullarına göre orantılı bir şekilde belirlenir. Mahkeme tarafların gelir durumunu, yaşam standartlarını göz önünde bulundurmaktadır. Nafakanın süresi ve miktarı her somut olaya göre değişkenlik gösterir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/8877 Esas, 2023/17398 Karar sayılı ve 25.04.2023 tarihli ilamında; nafaka ödemelerinin yerine getirildiğinin ispatlanması halinde, aile yükümlülüğünü ihlal suçunun işlendiğinden bahsedilemeyeceği içtihat edilmiştir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/8877 Esas, 2023/17398 Karar, 25.04.2023 Karar Tarihi “İçtihat Metni” Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı ve katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunan ve hükmü temyize hakkı bulunduğu belirlenen şikayetçinin yasal temsilcisinin 24.02.2015 tarihli duruşmada davaya katılmak istediğini belirtmesine karşın, İlk Derece Mahkemesince bu isteği karara bağlanmamış ise de, temyiz dilekçesinin kapsamı gözetilerek, 5271 sayılı Kanun’un 237 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca şikayetçiler … ve …’ın katılan, şikayetçi … vekilinin de katılan vekili olarak davaya katılmasına karar verilerek yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü: I. HUKUKÎ SÜREÇ Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu Yerel Mahkeme kararı ile sanık hakkında aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçundan açılan kamu davasında, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir. II. TEMYİZ SEBEPLERİ Katılan vekilinin temyiz isteğinin, sanığın icra baskısı ile nafakaları peyder pey ödemesinin suçu ortadan kaldırmayacağı, sanığın beraatine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, hükmün bozulmasına yönelik olduğu belirlenmiştir. III. OLAY VE OLGULAR Sanığın, eşi ve çocuğu olan şikayetçiler ile birlikte yaşadığı evden ayrıldığı, sonrasında ailesinin geçimini sağlayıcı olağan miktardan çok aşağı olan bir mali yardım dışında başkaca yardımda bulunmayarak ve ayrıca belli tarihten itibaren de ev kirasını da ödemeyeceğini bildirerek aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmediği iddia edilen olayda, öğretmen olan sanığın maaş bordrosunu ve nafaka ödemesine ilişkin dekontlar ibraz etmesi karşısında atılı suçu işlemediği gerekçesiyle Yerel mahkemece beraat kararı verildiği belirlenmiştir. IV. GEREKÇE 1. Sanık savunması, katılanların beyanları ve ibraz edilen belgeler karşısında, sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine dair Mahkemenin takdir ve gerekçesinde hukuka aykırılık bulunmadığından katılan vekilinin temyiz isteği yerinde görülmemiştir. 2. Hüküm fıkrasında 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi yerine aynı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi ile hüküm kurulmasının, mahallinde düzeltilebilir maddi hata olduğundan bozmayı gerektirmemiştir. 3. Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. V. KARAR Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin kararında katılan vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA, Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.04.2023 tarihinde karar verildi. |