Mobbing ve Eziyet Suçu
Çalışana sistematik olarak uygulanan mobbing, eziyet suçunu oluşturur. Yargıtay 8. Ceza Dairesi Esas: 2018/203, Karar: 2018/2245, K. Tarihi: 01.03.2018 |
Eziyet suçu Türk Ceza Kanunu’nun 96. Maddesinde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 96. maddesine göre, “Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı iki yıl altı aydan az olamaz.”
Eziyet, hem maddi, vücut bütünlüğünün bozulması ve hem de manevi, ruh sağlığının bozulması anlamındadır. Mağdurun yaralanması, berelenmesi, tehdit edilmesi, hakarete maruz kalması, aşağılanması ve cinsel yönden tacize uğramasıdır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2018/203, Esas, 2018/2245 Karar sayılı ve 01.03.2018 tarihli ilamında; çalışana sistematik olarak uygulanan mobbing, eziyet suçunu oluştururduğu içtihat edilmiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi Esas: 2018/203, Karar: 2018/2245 K. Tarihi: 01.03.2018 Gereği görüşülüp düşünüldü: I- Sanıklar …, …, …, …,…, …, … ve … yönünden yapılan temyiz incelemesinde : Mahkemece kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan katılanın, sanıkların cezalandırılması gerektiğine yönelik temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddiyle hükümlerin oybirliğiyle ONANMASINA, II- Sanık … ve … yönünden yapılan incelemede; 1- Ziraat Odaları; 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununa göre kurulup faaliyet gösteren meslek kuruluşu olup, anılan kuruluş 5237 sayılı TCK’nun 6/1-c maddesinde tanımlandığı anlamda kamusal faaliyet yürütmediğinden personelinin de kamu görevlisi olarak kabul edilmesi olanaklı bulunmamaktadır. Ancak; 6964 sayılı Kanunun (5184 sayılı Kanunun 37. maddesiyle değişik) 42. maddesinde, odaların mal varlıkları veya defter ve kayıtları aleyhine karşı işlenen belirli eylemler bakımından Ziraat Odaları veya Ziraat Odaları Birliği organlarına dahil kimseler ile personelinin kamu görevlisi gibi cezalandırılmaları öngörülmüştür. İncelenen dosyada iddianameye konu, eylemler yönünden Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Birlik Genel Başkanı olan sanık …’ın özgü suç olan işkence ve görevi kötüye kullanma suçlarının faili olamayacakları açıktır. Ancak; 5237 sayılı TCK.nun 96/1. maddesinde “Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında …” ibaresi yer almakta, yasada eziyet kabul edilen eylemler tanımlanmamaktadır. Madde gerekçesinde ise “Eziyet olarak, bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. Aslında bu fiiller de kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyabilirler. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arzeder bir tarzda işlenen eziyetin özelliği, işkence gibi, kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, eziyetin bu kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır ceza yaptırımı altına alınmasını gerektirmiştir” denilmektedir. Buna göre sadece fiziksel değil ruh sağlığına yönelen ihlaller de eziyet suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Hukuk Genel Kurulu’nun 25.01.2017 gün ve 2015/9-461 esas, 2017/127 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; Türk Hukukunda psikolojik taciz (mobbing); iş yerinde çalışanlara, diğer çalışanlar veya işverenler tarafından sistematik biçimde uygulanan, tekrarlanan her türlü kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama gibi davranışlar olarak ifade edilmiştir. Psikolojik tacizin en bariz örnekleri, kendini göstermeyi engellemek, sözünü kesmek, yüksek sesle azarlamak, sürekli eleştiri, çalışan iş ortamında yokmuş gibi davranmak, iletişimin kesilmesi, fikirlerine itibar edilmemesi, asılsız söylenti, hoş olmayan imalar, nitelikli iş verilmemesi, anlamsız işler verilip sürekli yer değiştirilmesi, ağır işler verilmesi ve fiziksel şiddet tehdidi sayılabilir. (Tınaz, P./Bayram, F./Ergin, H.: Çalışma Psikolojisi ve Hukuki Boyutlarıyla İşyerinde Psikolojik Taciz (mobbing), Beta Yayınları, İstanbul 2008, S.7, s.53-58). Somut olayda; Katılan …’nin 19.3.2009 tarihinde Türkiye Ziraat Odaları Birliği özel kalem müdürlüğünde memur kadrosunda sözleşmeli olarak çalıştırılmak üzere göreve başladığı, 24.08.2010 tarihinde yaptığı ve daha sonra da yenilenen sözleşmeler ile kurumda çalıştığı, 09.09.2011 tarihinde yönetim kurulu kararı ile sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiği, sözleşmenin gerekçesiz olarak yenilenmemesinden dolayı yönetim kurulu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle İdare Mahkemesine başvurduğu, Ankara 4. İdare Mahkemesi’nin 2012/572 esas sayılı dosyası ile 06.08.2012 tarihli kararında yürütmenin durdurulması talebinin kabul edildiği ve 15.11.2012 tarihli kararında da “davacının görevinde yetersiz, başarısız olduğuna ve hizmetinden yeterince verim alınamadığı hususunda bir belge ve bilgi sunulmadığı gibi hizmetinde de ihtiyaç duyulmadığının ileri sürülmemiş olmasına göre; hukuken geçerli bir nedene dayanmaksızın hizmet sözleşmesinin yenilenmemesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk yoktur” gerekçesiyle işlemin iptaline karar verildiği, bu karar neticesinde katılanın 15.10.2012 tarihinde kuruma geri döndüğü, bu kez yönetim kurulunun 04.10.2012 tarihli toplantıda alınan karar ile 22.10.2012 tarihinden geçerli olmak üzere 6 ay süre ile… Aziziye Ziraat Odasında çalışmak üzere geçici yetki ile görevlendirildiği, bu görevlendirmeye karşı da idare mahkemesine başvurduğu, Ankara 9. İdare Mahkemesi 22.01.2013 tarihli 2012-1708 sayılı kararı ile ”Uyuşmazlık konusu olayda geçici görevlendirme müessesinin koşulları oluşmadığı gibi davacının hizmet sözleşmesinin yenilenmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar üzerine davacının 04.10.2012 tarihli yönetim kurulu kararıyla… Ziraat Odasının 04.10.2012 tarihli personel görevlendirilmesine ilişkin talep yazısına istinaden bu odada geçici olarak görevlendirilmesine karar verildiği hususu da birlikte dikkate alındığında; hizmet gerekleri göz ardı edilerek davacının davalı idaredeki görevinden fiilen uzaklaştırılmak gayesiyle yapılmış olduğu kanaatine varıldığından dava konusu geçici görevlendirme işleminde hukuka uygunluk yoktur” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar verdiği, mahkeme kararına istinaden katılanın 07.03.2013 tarihinde Ankara iline geri döndükten sonra, kendisine kurumda özel oda verilmediği gibi kurumun bodrum katında şoförlerle birlikte aynı odada mesaiye zorlandığı, 15.04.2013 tarihinde bu kez de… İl Koordinasyon Kuruluna geçici görev ile gönderildiği, katılanın bu işleme yönelik olarak da idare mahkemesine başvuru yaptığı, Ankara 8. İdare Mahkemesinin 31.10.2012 gün 2012/1323 sayılı yürütmenin durdurulması kararı ile geçici görevlendirmeye son verilerek Ankara’ya tekrar çağrıldığı, Ankara 8. İdare Mahkemesi kararını “….’daki Ziraat Odasının personel ihtiyacının naklen atama ile gerçekleştirilmesi gerekir, başka bir anlatımla geçici görevlendirme işleminin hizmet gerekleri göz ardı edilerek davacıyı görevinden uzaklaştırılmak gayesiyle yapılmış olduğu” şeklinde gerekçelendirdiği anlaşılmakla; Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı olan sanık …’ın aynı zamanda 6964 sayılı Kuruluş Kanunun’un 29/l. maddesi gereği Birlik ve odaların işlerinin yürütülmesini teminen kararlar almak ve yürürlüğe koymakla sorumlu yönetim kurulunun da başkanı olduğu, konumu itibariyle personel üzerinde sahip olduğu idari güç ve yetki de dikkate alındığında; katılan … …’yi geçici görevlendirmeler ile farklı illere gönderdikten sonra, yukarıda sözü edilen İdare Mahkemelerince benzer gerekçelerle verilen iptal kararları neticesinde Ankara iline dönen katılana, tecrübesine ve iş yerindeki pozisyonuna uygun şekilde görev vermeyerek sırf sıkıntı vermek, onu rencide ve pasifize etmek kastıyla binanın bodrum katında kurum şoförlerinin kullandığı telefon ve bilgisayar gibi gereçlerin bulunmadığı odada mesai yaptırmaya zorlamak suretiyle belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, değersizleştirme, yıldırma ve işten uzaklaştırmayı amaçlayan; psikolojik saldırıya konu eylemlerinin işleniş biçimleri ve sonuçlarına göre eziyet boyutuna vardığı bu sebeple yüklenen eylemlerin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK’nun 96/1. maddesinde düzenlenen “eziyet” suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması , 2- UYAP ortamından alınan nüfus kayıt örneğine göre sanık …’ın hükümden sonra 13.05.2015 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında, bu husus araştırılarak 5237 sayılı TCK.nun 64. maddesi gereğince durumun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Yasaya aykırı, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.03.2018 gününde (1) numaralı bozma yönünden oyçokluğuyla, (2) numaralı bozma yönünden oybirliğiyle karar verildi. KARŞI DÜŞÜNCE Sanıklar hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda beraatlerine ilişkin yerel mahkeme kararının, sanıklardan …’ın fiilinin eziyet suçunu oluşturacağından bahisle bozulmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılma imkanı olmamıştır. TCK.nun 96. maddesinde düzenlenen Eziyet Suçu “Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışlar…” şeklinde tanımlanmıştır. Madde metninde eziyet teşkil eden hareketlerin veya davranışların neler olduğu gösterilmemiştir. TCK.nun 96. maddesinin gerekçesinde “Eziyet olarak bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. Aslında bu fiiller kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliğini taşıyabilir. Ancak bu fiiller ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedir. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir tarzda işlenen eziyetin özelliği, işkence gibi kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi…” şeklinde açıklama getirilmiştir. Madde gerekçesine göre eziyet; “sistematik bir şekilde kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan, bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak nitelikte olmalıdır.” (Artuk-Gökşen- Yenidünya TCK. şerhi 3. cilt s.2490) Eziyeti oluşturan davranış ve hareketlerin belirli bir süre içerisinde ve sistematik olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Söz konusu fiiller belirli bir plan ve tavır çerçevesinde ve belirli bir süreçte işlenmelidir. Belli bir süre devam etmeyen davranış veya hareketlerin eziyet olarak tanımlanmasına imkan yoktur. Nitekim Yargıtay Ceza Daireleri de; – Lise servisinde birlikte seyahat eden son sınıf öğrencilerinin birinci sınıf öğrencisini sürekli tartaklamaları, – İş yerindeki birini istifaya zorlamak için sürekli cinsel sataşmada bulunulması, – Kişiyi süreklilik arz edecek şekilde soğuk suyun altında tutma – Süreklilik arz edecek şekilde saç çekmek, Şeklindeki hareketleri eziyet olarak kabul etmiştir.Tüm fiillerde görüldüğü üzere suçun temel unsuru sürekliliktir. Eziyet teşkil eden davranış ve hareketler sistematik şekilde belirli bir süre devam etmelidir. Türk hukukunda mobbing olarak adlandırılan küçük düşürücü, aşağılayıcı davranışlar kişinin psikolojisini olumsuz etkilemekle beraber mobbing olarak tanımlanan hareketler eziyet boyutuna ulaşmayan ve sistematik özelliği olmayan, süreklilik arz eden hareketler değildir. Bu itibarla mobbing olarak kabul edilen hareketlerin tek başına eziyet kapsamında değerlendirilmesi olanaklı değiltir. Yargı kararlarının uygulanması veya şeklen uygulanarak sonuçlarının etkisiz hale getirilmesi şeklindeki fiillerin eziyet kapsamında değerlendirilmesi olanaklı değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.10.2006 tarih ve 4 MD. 196/204, 31.03.2008 tarih ve 4M. 194-2009/75 karar sayılı kararları ile bir çok kararda, yargı kararlarının şeklen uygulanarak sonuçlarını etkisiz hale getirecek şekilde yeni atama ve geçici görevlendirmeler yapma fiilleri TCK.nun 257/1. maddesi kapsamında Görevi Kötüye Kullanma suçu olarak kabul edilmiş ve değerlendirilmiştir. Yargı kararlarının şeklen yerine getirilerek hukuki sonuçlarını etkisiz kılacak atama ve görevlendirmelerin eziyet olarak değerlendirilmesi durumunda TCK.nun 257/1. maddesinin fiilen uygulanma olanağı ortadan kalkacağı gibi bir çok kamu görevlisinin TCK.nun 94. maddesinde tanımlanan işkence suçunun faili olması da kaçınılmazdır. Somut olayda, 19.03.2008 tarihinde Türkiye Ziraat Odaları Birliği Özel Kalem Müdürlüğünde memur kadrosunda sözleşmeli personel olarak işe başlatılan katılan … ….’nin sözleşmesinin 08.08.2011 tarihli yönetim kurulu kararı ile feshi üzerine katılan tarafından açılan davada Ankara 4. İdare Mahkemesinin 2012/572 esas sayılı dosyasında 06.08.2012 tarihinde yürütmenin durdurulmasına ve 15.11.2012 tarihli karar ile de işlemin iptaline karar verilmesi üzerine katılanın işe başlatıldığı ancak bu defa yönetim kurulunun 04.10.2012 tarihli kararı ile 6 ay süreyle…. Ziraat Odasında çalışmak üzere geçici görevlendirme yapıldığı, bu işleme karşı açılan dava sonucu Ankara 9. İdare Mahkemesinin 22.01.2013 tarih ve 2012/1708 Esas sayılı kararı ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesi sonrası katılanın 07.03.2013 tarihinde işe başlatıldığı ancak konumuna uygun oda verilmeyerek kurumun bodrum katında şoförlerle aynı odada çalışmaya zorlandığı, katılanın daha sonrada 15.04.2013 tarihinde Diyarbakır iline geçici görevlendirildiği bu işleminde Ankara 8. İdare Mahkemesince iptaline ve yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan şekilde meydana gelen olayda, katılanın sözleşmesinin fesh edilmesi nedeniyle açmış olduğu işlemin iptaline ve yürütmenin durdurulması talepli davalar sonunda Ankara İdare Mahkemelerince işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali sonrası şeklen uygulanarak bir çok defa geçici görevlendirme yapılmak suretiyle yargı kararları etkisiz hale getirilmiştir. Katılana, yalnızca 07.03.2013 ila 15.04.2013 tarihleri arasında konumuna uygun olmayan şoförler odasında çalışma yeri verilmiştir. Görüldüğü üzere katılana 07.03.2013 ila 15.04.2013 tarihleri arasında konumuna uygun olmayan odada çalışma yeri sağlanmış, atılı diğer tüm fiiller yargı kararlarının etkisiz hale getirilmesine yönelik geçici görevlendirmelerdir. Yargı kararlarını etkisiz hale getiren geçici görevlendirmelerin TCK.nun 257/1. maddesi kapsamında Görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu Ceza Genel Kurulu kararlarında açıkça vurgulanmıştır. Ziraat Odaları, 6964 sayılı Ziraat Odaları Birliği Kanunu uyarınca kurulan meslek kuruluşu olup TCK.nun 6/1-c maddesi gereğince kamusal faaliyet göstermediklerinden sanığın kamu görevlisi olarak kabulü mümkün olmadığından TCK.nun 257/1. maddesinin uygulanma durumu söz konusu değildir.. Katılanın 07.03.2013 ila 15.04.2013 tarihleri arasında konumuna uygun olmayan odada çalıştırılması şeklindeki olayda da sürekli ve sistematik bir uygulama bulunmamaktadır. Bu nedenle yargı kararlarının şeklen uygulanması ancak geçici görevlendirmeler yoluyla etkisiz hale getirilmesi şeklindeki fiiller yukarıda açıklandığı üzere Görevi Kötüye Kullanma suçunu oluşturup eziyet olarak kabulü olanaklı değildir. Katılanın şoförler odasında çalışmaya zorlanması şeklindeki fiil eziyet suçunu değil, katılanın sanığın başkanı olduğu kurumda çalışması ve bağlı olması nedeniyle TCK.nun 117/2. maddesince tanımı yapılan kişiyi insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma koşullarına tabi kılma suçunu oluşturabilecektir. Bu itibarla, sanığın fiilinin eziyet suçunun oluşturacağına yönelik sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilememiştir. |