Kısırlaştırma Suçu Nedir?
Kısırlaştırma suçu, bir erkek veya kadının rızası olmaksızın üreme yeteneğinin hayatı boyunca elinden alınmasına sebebiyet veren tıbbi operasyon sonucu meydana gelmektedir. Kişinin üreme hakkının rızası olmadan elinden alınmasına sebebiyet veren kısırlaştırma, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.101’de suç olarak kabul edilmiştir.
Kısırlaştırma (Sterilizasyon) konusu, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’unda da düzenlenmiştir.
Kısırlaştırma (Sterilizasyon) işlemini yapmaya yetkili kişiler Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’ün 10.maddesinde düzenlenmiştir.
Kısırlaştırma Suçunun Cezası Nedir?
- Bir erkek veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimse, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Fiil, kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından yapılırsa, ceza üçte bir oranında artırılır. - Rızaya dayalı olsa bile, kısırlaştırma fiilinin yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezasına hükmolunur.
Adli Para Cezasına Çevirme
1 yıl veya daha az süreli hapis cezasına hükmedilmesi halinde, bu hapis cezası yerine adli para cezası gibi birtakım alternatif yaptırımlara çevrilebilecektir. Kısırlaştırma suçu, rızaya dayalı olarak işlenmişse alt sınırdan hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilmektedir. Diğer durumlarda adli para cezasına çevrilemez.
Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hakkında cezaya hükmedilen sanığın, belirli şartlar altında ve belirli şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Kısırlaştırma suçu, rızaya dayalı olarak işlenmişse alt sınırdan hükmedilen hapis cezasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
Kısırlaştırma Suçunda Görevli Mahkeme
Yapılacak yargılamada görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.
Kısırlaştırma Suçu Yargıtay Kararları
T.C. Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/2748 E. , 2014/6813 K.
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi; Katılan vekilinin, yüzüne karşı 13.01.2011 günü verilen hükmü, CMUK.nın 310. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen ve tefhimden başlayan bir haftalık süreden sonra 01.08.2012 havale tarihli dilekçeyle temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında, süresinden sonra gerçekleşen temyiz isteğinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 317. maddesi uyarınca reddiyle incelemenin sanıklar müdafilerinin temyizleriyle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanıkların aşamalardaki savunmaları ve tüm dosya içeriği karşısında, mağdurenin olay tarihindeki tedavisine ilişkin tüm tedavi evrakı da temin edilip dava dosyasına eklendikten sonra, mağdurenin dosya ile birlikte adli tıp kurumuna sevki sağlanarak, doktor olan sanık Hakan tarafından yapılan işlemin kısırlaştırma niteliğinde olup olmadığı, yapılan bu işlem sebebiyle mağdurenin çocuk doğurma yeteneğini geri dönülmez şekilde kaybedip etmediği ve söz konusu işlemin yapılmasında tıbbi bir zorunluluk bulunup bulunmadığı hususlarında rapor alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanıklarının hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeyerek eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.