İcra Hukukuna Hakim İlkeler Nelerdir?
Medeni Usul yargılamasına hakim ilkelerin birçoğu icra hukuku bakımından da uygulama alanı bulmaktadır.
İcra Hukukunda Tasarruf İlkesi Nedir?
Tasarruf ilkesi uyuşmazlığı başlatmak, konuyu belirlemek, uyuşmazlığı sona erdirip erdirmemek ve konuyu sona erdirmek konusunda taraflara yetki sunan bir yargılama ilkesidir.
Bir takibin başlaması için kural olarak alacaklının talebi gerekmektedir. Takip İcra İflas Kanununun 58. maddesine göre bir takip talebiyle başlar ve takibin her aşamasında gerek olarak talepte bulunulması gerekmektedir. Alacaklı alacağının istediği kısmını takip edebilir ve tüm alacağı üzerinden takip yapmaya zorlanamaz.
Borçlu ise haczedilmezlikten takibe itirazdan feragat edebilir. İcra hukukunda tasarruf yetkisinin bir diğer yansıması ise tarafların ödeme konusunda sözleşme yapabilmeleridir.
Başvurulacak takip şekli hususunda da alacaklının tasarruf yetkisi bulunmaktadır. Yani alacaklı başvurulacak takip yolunu serbestçe seçebilir. Örneğin alacaklı kişi, borçlu hakkında icra takibi ile alacağını tahsil etme yolunu seçebilirken şayet şartlar mevcutsa iflas yoluyla takibe de başlayabilir.
Tarafların takip üzerindeki tasarruf yetkisi ise sınırlı olmayıp kamu yararının söz konusu olması durumunda tasarruf yetkisi kaldırılmaktadır. Ayrıca icra ve iflas hukukunun sıkı şekil şartlarına bağlanması sebebiyle tüm işlemler belirli şekiller çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.
Her ne kadar genel olarak icra ve iflas hukukuna tasarruf ilkesi hakim ise de bazı durumlarda icra organlarının kendiliğinden harekete geçmesi gerekmektedir. Bu durumlara örnek olarak satış sonrası elde edilen paranın paylaşılması verilmektedir.
İcra Hukukunda Taraflarca Getirilme İlkesi Nedir?
Taraflarca getirilme ilkesi ile takip dayanaklarının taraflarca getirilmesi anlatılmak istenilmektedir. Bu durum İcra İflas Kanununun 58. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir; “Alacak belgeye dayanmakta ise, belgenin aslının veya alacaklı yahut mümessili tarafından tasdik edilmiş, borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi anında icra dairesine tevdii mecburidir” Yani alacaklının icra takibi sırasında alacağın sebebini göstermesi ve dayanak belgeleri icra dairesine sunması gerekmektedir. Kural olarak icra dairesinin bu hususlarda re’sen araştırma yapması mümkün değildir. İstisnai olarak ise icra memuruna yetki verilen hallerde icra memurunun araştırma yapma yetkisi bulunmaktadır. Bu hale örnek olarak haczedilmezlik durumunda; icra müdürünün haczedilecek malın bu kapsamda olup olmadığını araştırması gerekmektedir.
İcra Hukukunda Takibin İcra Organlarınca Yürütülmesi Nedir?
Takibin İcra Organları ile Yürütülmesi ilkesi ile takip talebi vasıtasıyla başlayan icra takibinin sonuçlanmasına kadar icra organları aracılığıyla yürütülmesi anlamına gelmektedir. İcra organları ödeme emrinin borçluya gönderilmesinden, haciz işlemlerine ve paranın paylaştırılmasına kadar tüm aşamalarda aktif şekilde rol oynamaktadır. Ve tüm bu aşamalarda icra organları kendilerine tanınmış olan hak ve yetkileri ölçülülük ilkesi uyarınca kullanmaktadır.
İcra Hukukunda Doğrudanlık Nedir?
İcra hukukunda doğrudanlık ilkesi gereğince icra organları istisnai haller saklı kalmak üzere başka kişi veya kurumlar araya girmeksizin tüm takip işlemlerini kendisi yapmaktadır. Ancak bu kuralın yanında bazı istisnai haller de yine kanunla uygulamaya girmiştir. Bu durumlara şunlar örnek verilebilir;
- İcra daireleri kendi yargı çevreleri dışında kalan hallerde diğer icra dairelerinden istinabe talep etmelidir.
- İcra İflas Kanununun 121. maddesinde; “Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lazım gelirse icra memuru satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar” düzenlemesine yer verilmiş olup bu düzenleme de doğrudanlık ilkesinin istisnasını oluşturmaktadır.
İcra Hukukunda Takip Ekonomisi Nedir?
Usul yargılamasında bulunan usul ekonomisi ilkesinin icra ve iflas hukukundaki yansımasına takip ekonomisi ilkesi denilmektedir. Bu ilke ile gerçekleştirilen icra veya iflas takibinin en kısa sürede, basit ve ucuz şekilde gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.
İcra ve İflas Kanunu ve yardımcı diğer düzenlemelerde de her zaman takip ekonomisi ilkesi dikkate alınarak düzenlemeler yapılmaktadır. Örneğin hukukumuzda takiplerin masraflı hale gelmesinin en büyük sebebi tebligatlar olup 4949 sayılı kanunla beraber ödeme emrine itiraz eden borçlunun yurt içinde adres bildirme zorunluluğuyla da takip ekonomisi ilkesi uyarınca hareket edilmiştir.
İcra Hukukunda Alenilik İlkesi Nedir?
İcra takipleri kural olarak aleni değildir. İcra takiplerinin aleni olmamasının en büyük sebebi ise borçlunun özel alanına oldukça çok müdahale edilmesidir.
Örneğin İcra İflas Kanununun 8. maddesinde; “İlgililer bu tutanakları görebilir ve bunların örneğini alabilir.” düzenlemesiyle icra takibinin aleni olmadığı ortaya konulmaktadır. Ayrıca icra takibi süresince borçlunun özel alanına en çok girilen haciz işlemi de aleni değildir.
Kanunda belirtilen hallerde ise aleniyetin sağlanması zorunlu olup bu durum yukarıda açıkladığımız ilkenin istisnası niteliğindedir. Örneğin açık artırma halinde gerekli aleniyetin sağlanmaması halinde ihalenin feshi söz konusu olabilmektedir.
İcra Hukukunda Yazılılık-Sözlülük İlkesi Nedir?
İcra organları önünde gerçekleştirilen işlemlerde yazılılık ilkesi geçerlidir. Ancak ilgililerin bazı konularda sözlü talep veya beyanda bulunması da işlemlerin gerçekleştirilmesi için yeterlidir. Bazı durumlarda ise beyanlar ve itirazlar sözlü olarak yapılır ancak tutanağa geçirilerek imzalanır. Bu hususla ilgili düzenlemeler İcra ve İflas Kanununun 8 ve 8/a maddesinde düzenlenmektedir.
İcra ve İflas Kanununun 8/a maddesinde ise bu ilkeyle ilgili olarak şu düzenlemelere yer verilmiştir; ” İcra ve iflas dairelerince yapılacak her türlü icra ve iflas iş ve işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi kullanılır; her türlü veri, bilgi, belge ve karar, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.”
İcra Hukukunda Kanunilik İlkesi Nedir?
İcra hukuku ile kişinin özel hayatına açık şekilde müdahale edilmektedir. Söz konusu müdahalenin keyfi olarak gerçekleştirilmemesi için cebri icra yetkisi mutlak bir belirlilik ve öngörülebilirlik taşımalıdır. Bu konuda kabul edilen ilkelerin temelinde ise ceza hukukunda olduğu gibi kanunilik ilkesi yer almaktadır.
İcra Hukukunda Para Alacakları ile Diğer Hak ve Alacakların Ayrılması İlkesi Nedir?
İcra ve İflas hukukunda bir kısmı kanunda bir kısmı ise uygulamadan kaynaklanan nedenlerle para alacakları ve diğer hak ve alacakların ayrılması geçmişten günümüze ilke edinilmiştir. Örneğin takip hukukunun en önemli kısmını oluşturan ilamsız icra takibi yalnızca para alacaklarını konu edebilmektedir. Para dışındaki alacaklar ise mutlaka dava açılarak bir ilam alınmalı ve bu ilam takibe konulmalıdır. Bu ayrımın bir sonucu olarak ilamsız icralarda borçluya gönderilen evrağın adı ödeme emri ilamlı icra takiplerinde ise icra emridir.
Para alacağının likit olması sebebiyle para dışındaki hak ve akacaklar paraya çevrilerek elde edilebilir. Bu duruma İcra İflas Kanununun 24. maddesindeki şu düzenleme örnek verilebilir; “Borçlu, bu emri hiç tutmaz veya eksik bırakır ve hükmolunan taşınır veya misli yedinde bulunursa elinden zorla alınıp alacaklıya verilir. Yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değeri alınır. Vermezse ayrıca icra emri tebliğine hacet kalmaksızın haciz yoliyle tahsil olunur.”
İcra Hukukunda Paraya Çevirme İlkesi Nedir?
İcra Hukukunda paraya çevirme ilkesi gereğince alacaklı alacağını doğrudan borçlunun malvarlığından değil de el konulan malın paraya çevrilmesinden elde edilmektedir. Yani bu ilkeyle borçlunun bir kısım malvarlığına el konulması ve bu malvarlığının belirli şekil şartları kapsamında satılması gerekmektedir.
Paraya çevrilme ilkesi içerisinde de amaca uygun şekilde paraya çevrilmenin gerektiği belirtilmektedir. Örneğin küçük bir alacak için borçludan başka türlü tahsil imkanı mevcutsa büyük bir malvarlığının paraya çevrilmemesi gerekmektedir.
İcra Hukukunda Cebri İcra Yollarının Sınırlı ve Belirli Olması İlkesi Nedir?
Kanunilik ilkesinin yansıması olan cebri icra yollarının sınırlı ve belirli olması ilkesi ile zor kullanmayı gerektiren icra hukukunun alacaklının istediği gibi hareket ederek icra organlarının yerine geçmesi engellenmiştir.
Alacaklının hukuki yararı bulundukça alacaklı niteliğine uygun olarak takip yollarına başvurabilmektedir. Ancak alacaklının başvurabileceği takip yolları kanunla sınırlanmış ve izlenecek yol yine kanun kapsamında belirlenmiştir.
İcra Hukukunda Cebri İcra Tedbirlerinin Sınırlı ve Belirli Olması Nedir?
Cebri İcra tedbirlerinin sınırlı ve belirli olması ise cebri icra yollarının sınırlı ve belirli olması ilkesi ile bağlılık içerisindedir. Bu ilke kapsamında her takip yolu içerisinde borçluya karşı gerçekleştirilecek işlemlerin belirli olması ve bunlar dışına çıkılamaması, bir aşama gerçekleşmeden diğer aşamaya geçilememesi anlaşılmaktadır.
Bu ilke kapsamında borçluya karşı alacağı tahsil etme amacına hizmet etmeyen işlemlere başvurulmamalıdır. Çünkü icra hukukunun amacı her ne kadar alacaklının alacağını tahsil etmesi ise de bu borçlunun cezalandırılması anlamına gelmemektedir.
İcra Hukukunda Şekle Sıkı Bağlılık Nedir?
İcra takiplerinde yapılan tüm işlemler tutanağa bağlanmıştır. Aynı şekilde takibin her aşamasında yapılacak işlemler, belirli formlar ve örnekler üzerinden yürütülmektedir. Bu husus İcra İflas Kanununun 8. maddesinde; “İcra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vakı talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra memuru veya yardımcısı veya katibi tarafından imzalanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
İcra İflas Kanunu Yönetmeliği ise icra ve iflas hukukunda kullanılan tüm formlar hakkında düzenlemeye yer vermiştir. Yani her takibin başında alacaklı tarafından alacağına uygun şekilde takip talebi doldurulmalı, bu aşamanın sonunda ise icra müdürlüğünce takip türüne göre ödeme emri, icra emri veya tahliye emri düzenlenmelidir.
Takibe ilişkin olarak İcra İflas Kanunu ile İcra İflas Yönetmeliğinde belirtilen düzenlemeler dışında yeni form oluşturulamayacağı gibi söz konusu mevzuatta yer alan yollar karma hale de getirilemez.
İcra Hukukunda Alacak ve Alacaklılar Arasında Öncelik Nedir?
Alacak ve alacaklılar arasındaki öncelik hususunda iç farklı sistem mevcut olup bu durumların ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
- Önce haciz uygulayanın önceliği: Bu durumda alacak veya alacaklının niteliği gözetilmeksizin ilk harekete geçen alacaklının önceliği söz konusu olup bu durum Alman hukukunda uygulama alanı bulmaktadır.
- Takip yapan alacaklılar arasında orantı: Bu durumda ise hangi alacaklının ne zaman haciz koyduğunun veya takip başlattığının önemi olmayıp takip yapan alacaklıların alacağı eğer borçlunun tüm malvarlığına denk gelmiyorsa toplam alacakları içinde alacakları oranında alacak elde etmektedirler. Bu durum ise Fransız hukukunda uygulama alanı bulmaktadır.
- Karma sistem: İcra İflas Kanununun 100. ve 101. maddesi uyarınca Türkiye’de karma sistem uygulanmaktadır. Yani belirli alacaklar bakımından alacaklının ne zaman takip yaptığı önemsenmeden orantı ilkesi uygulanırken bazı alacaklar bakımından ise öncelik ilkesi mevcuttur.
İcra ve İflas Hukukunun Kaynakları Nelerdir?
İcra ve İflas hukukunun en önemli kaynağı İcra İflas Kanunudur. İcra İflas Kanunu haricinde icra ve iflas hukukunun kaynakları ise şu şekilde sayılabilmektedir; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Tebligat Kanunu, Harçlar Kanunu, İİK Yönetmeliği, Harçlar Kanunu tarifeleri.
İcra İflas hukukunda bu kaynaklar dışında Yargıtay içtihatları ile doktrinde ileri sürülen görüşler ve bilimsel çalışmalar da oldukça önemli kaynaklardır.
Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Ezgi YÜCEL