Depremde Yıkılan Binalarda Müteahhitin Cezai Sorumluluğu
Binanın yapımında kullanması gerekenden daha az kalitedeki betonu kullanarak depremde binanın çökmesine sebep olan müteahhit, bilinçli taksirle ölüme sebep olmaktan sorumludur. Yargıtay 12. Ceza Dairesi Esas: 2020/3974 Karar: 2022/4602 Tarih: 13.06.2022 |
Taksirle ölüme sebebiyet verme suçu, Türk Ceza Kanunu m. 85’te düzenlenmiştir. Bu suça göre, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak bir başkasının ölümüne sebep olan kişi cezalandırılır.
Fail burada, dikkatsiz ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmaktadır.
Failin, öngörülebilecek bir neticeyi öngörmesine rağmen şansa talihe veya deneyimine güvenerek ancak neticeyi istememesine rağmen netice oluşuyorsa bu durumda bilinçli taksir durumu söz konusudur.
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/3974 Esas, 2022/4602 Karar sayılı, 13.06.2022 tarihli güncel kararında birinci ve ikinci derece deprem bölgelerindeki binalarda C20 veya daha yüksek dayanımlı beton kullanılmasının zorunlu olmasına rağmen, kullanılan betonun Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelikte belirtilen minimum beton sınıfı olan C16’yı dahi sağlamadığı, bu yetersizlik ve eksikliklerin binanın yıkılmasında etkili olduğu; sanıkların yıkılan binanın proje aşamasında, yapım aşamasında ve iş bitimi aşamasında, üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, öngörülebilen bu netice bakımından dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranan sanıklar hakkında cezanın artırılmaması kanuna aykırı bulunmuştur.
Yargıtay’ın bu içtihadında inşa ettiği yapıda kullanması gereken beton kalitesinin altında beton kullanarak binanın çökmesine sebep olması durumunda müteahhidin bilinçli taksirle hareket ettiği kabul edilmelidir. Özellikle deprem riski olan bölgelerde mesleği inşaat yapmak olan kişilerin kullandıkları betonun kalitesi sebebiyle binanın depremde vs. çökebileceğini öngördükleri ama şansa tecrübeye güvenerek yine de bu fiillerine devam ettikleri kabul edilmelidir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi Esas: 2020/3974 Karar: 2022/4602 Tarih: 13.06.2022 2-Sanık …hakkında; TCK’nın 85/2, 62/1, 50/4-1.a, 52/2-4. maddelerine göre mahkumiyet Taksirle öldürme suçundan sanıkların mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık … ve sanık … tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: 24 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 100. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 299. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde, her ne kadar sanık … duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş ise de, talep uygun görülmeyip duruşma açılmaksızın dosya üzerinde yapılan incelemede; 23.10.2011 tarihinde 13:41 sıralarında, merkez üssü Kasımoğlu Köyü civarı olan değeri değişik kuruluşlara göre 7,1 ile 7,3 arasında değişen, odak derinliği 19,02 km olan depremin meydana gelmesi üzerine, Salihiye Mahallesi 58 ada 4 parselde bulunan Gürbüz Apartmanının yıkılması ve çökmesi sonucu altı kişinin göçüğe (depreme) bağlı olarak öldüğü olayda; Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyeleri tarafından hazırlanan Haziran 2012 tarihli Bilirkişi heyet raporunda; Gürbüz Apartmanının yapım yılı tam olarak bilinmemekte olup, 14.04.1999 tarihli yapı ruhsatı, muvafakat yazıları ve noter evraklarından binanın 1999 yılı içinde ve /veya sonrasında yapıldığı, yapım yılına göre 1997-Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik kapsamına girdiği, binanın taşıyıcı sisteminin betonarme olup 1 zemin ve 4 normal kat olmak üzere toplam 5 kattan oluştuğu, yapı ruhsatı olan apartmana ait mimari, statik ve elektrik tesisat projelerinin bulunduğu ancak statik hesap raporları, zemin raporlarının ve yapı kullanma izin belgesinin bulunmadığı, yapı ruhsatında belirtilen zemin ve 4 normal kat yüksekliklerinin mimari ve statik proje ile uyumlu olduğu, 1997 Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmeliğin “Genel Kurallar” bölümünde deprem bölgelerinde kullanılacak binalarda dikkate alınması gereken minimum beton sınıflan hakkında bilgiler verildiği, ancak Gürbüz apartmanına ait statik projede malzeme sınıfı belirtilmemiş olduğu, ayrıca binaya ait hesap raporlarının da mevcut olmadığı, karot numuneleri üzerinde gerçekleştirilen merkezi basınç deneyleri sonucunda elde edilen ortalama basınç dayanımının, 6,88 N/mm2 olarak tespit edildiği, bu değerin 1997 Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelikte belirtilen 1.ve 2.deprem bölgelerinde kullanılması zorunlu asgari C20 beton sınıfına ait dayanım değerinden düşük olduğu gibi, deprem bölgesine bakılmaksızın kullanılması zorunlu olan minimum beton sınıfı C16’dan da daha düşük olduğunun belirlendiği, sonuç olarak dosya kapsamında yapılan inceleme, değerlendirme ve elde edilen bulgular neticesinde, söz konusu binada projelendirme, yapım ve iş bitimi aşamalarında Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelik ve İmar Kanunu esaslarına yeterince uyulmadığının rapor edildiği, Mahkemece hükme esas alınan 29/06/2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; dava konusu depremde yıkılan Gürbüz Apartmanına ilişkin görsel ve deneysel olarak tespit edilen teknik yetersizlikler olduğu, sanık …’nin teknik uygulama sorumluluğunu üstlenen fenni mesul inşaat mühendisi olarak, işin bitimine kadar teknik uygulama sorumluluğunu almayı, gerek malzeme, gerek işçilik yönünden TSE’ye uygun hareket etmeyi noter onaylı taahütname ile taahhüt ettiği, 3194 sayılı İmar Kanunun 28. maddesinde yapının fenni mesuliyetini üzerine alan meslek mensuplarının, (fenni mesul mimar ve mühendisler uzmanlık alanlarına göre) yapının, tesisatı ve malzemeleri ile birlikte, Kanuna, ilgili diğer mevzuata, uygulama imar planına, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara ve teknik şartnamelere uygun olarak inşa edilmesini denetlemekle görevli olduğu, ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılması halinde durumu ruhsatı veren Belediyeye bildirmekle mükellef olduğunun düzenlendiği, sanığın fenni mesul olmaktan kaynaklanan denetim görevini yerine getirmediği, dolayısıyla binanın yıkılmasına neden olan imalat hatalarından sorumlu olduğu, sanık …’ün ise, söz konusu binanın sahibi ve müteahhidi olarak yapımından sorumlu olduğu halde, yürürlükteki kurallara uygun bir inşaat yaptırmak bakımından kendi üzerine düşen dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle kusurlu olduğunun kabul ve tespit edildiği anlaşılarak yapılan incelemede; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık …’nin kusur tespitine, yeterli inceleme yapılmadan karar verildiğine, lehe hükümlerin uygulanmadığına, 3194 sayılı İmar Kanunun 29. maddesine göre 5 yıl içinde yapı kullanım izni verilmeyen yapı ruhsatlarının hükümsüz olacağı ve kaçak yapı sayılacağı bu nedenle yapı kullanım izni verilmeden su, elektrik aboneliği yapan ilgili birimlerin kusurlu olduğuna; sanık …’ün mahkemece tahkikat derinleştirilmeden karar verildiğine, beraat kararı verilmesi gerektiğine, asıl suçlunun imar izni veren ve bina projesini yapan şahısların olduğuna, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1-Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde; TCK’nın 61/1. ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle, aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, yürürlükteki kurallara uygun bir inşaat yaptırmak bakımından dikkat ve özeni göstermeyen, binadaki malzeme ve donatı yetersizliklerini denetlemeyen, bu nedenle birinci derecede deprem bölgesinde bulunan Gürbüz apartmanının tamamen çökmesine ve 6 kişinin göçük altında kalarak ölmesine asli kusurlu olarak neden olan sanık … ve sanık … hakkında, adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek alt sınırdan daha fazla uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurularak sanıklar hakkında eksik cezaya hükmolunması, 2-Birinci derece deprem bölgesi olan Erciş’de, yıkılan Gürbüz apartmanından alınan karot numunelerinin teknik bilirkişiler tarafından incelenmesi neticesinde; 1997 yılında yayımlanan Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelikte birinci ve ikinci derece deprem bölgelerindeki binalarda C20 veya daha yüksek dayanımlı beton kullanılmasının zorunlu olmasına rağmen, kullanılan betonun Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelikte belirtilen minimum beton sınıfı olan C16’yı dahi sağlamadığı, bu yetersizlik ve eksikliklerin binanın yıkılmasında etkili olduğu; sanıkların yıkılan binanın proje aşamasında, yapım aşamasında ve iş bitimi aşamasında, üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, öngörülebilen bu netice bakımından dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranan sanık … ve sanık … hakkında bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, tayin olunan cezalarında 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, 3-TCK’nın 53/6. maddesinde “belirli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde 3 aydan 3 yıla kadar bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınabileceğine karar verilebileceğinin düzenlendiği, bir mesleğin icrasının yasaklanabilmesi için ruhsatnameye bağlı olarak yürütülmesi gerekmekte olup, inşaat mühendisi olduğu anlaşılan sanık …’nin çalışmasının ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olmadığı nazara alınmadan çalışma hürriyetini kısıtlayacak şekilde mesleğini icrasında bulunmaktan 1 yıl süre ile yasaklanmasına karar verilmesi, 4-Taksirle işlenen suçlarda iştirak hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilerek, yargılama giderinin her bir sanığa sebebiyet verdikleri tutar kadar ayrı ayrı yükletilmesine karar verilmesi gerekirken, yargılama giderlerinin eşit olarak tahsiline karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 13.06.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |