İçtihatlar

Emekli Maaşına Bloke Konulabilir Mi?

Emeklinin kefil olduğu borç sebebiyle emekli maaşına bloke konulamaz.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2016/9590

Karar Numarası: 2018/2513

Karar Tarihi: 09.04.2018

5510 sayılı kanununun 93. maddesinde; “Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Her ne kadar emeklinin emekli maaşı haczedilemese de bankadaki emekli maaşı dışındaki birikimine ya da aracı veya taşınmazları üzerine haciz konulabilir.

Uygulamada genellikle tahsilat amacıyla bankalara emekli maaşı hesabı olup olmadığına bakılmaksızın doğrudan 89. maddenin 1. fıkrası uyarınca birinci haciz ihbarnamesi gönderilerek banka hesaplarına bloke konulmaktadır. Ancak bu durumda emekli maaşına borçlunun rızası haricinde haciz konulmakta olup icra müdürünün kararına karşı, şikayet yoluna başvurulmak suretiyle banka hesabındaki blokenin kaldırılabilmesi mümkündür.

Davacının maaşı üzerinde haciz bulunmasa da davalı bankanın maaş hesabı üzerinde bloke uygulaması haciz sonuçlarını doğuracak nitelikte olduğundan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/9590 Esas ve 2018/2513 Karar sayılı kararında yerel mahkeme tarafından verilen karar bozulmuştur

 

YARGITAY

  1. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2016/9590

Karar Numarası: 2018/2513

Karar Tarihi: 09.04.2018

Özeti: Davacı tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalı banka tarafından sözleşmenin verdiği yetkiyle davacının emekli maaşına bloke konulmasının mümkün olmadığı, hacizden önceki bir dönemde haczi caiz olmayan bir malın haczedilebileceği hakkında alacaklı ile yapılan anlaşma geçerli olmadığı gibi davacının maaşı üzerinde haciz bulunmasa da davalı bankanın maaş hesabı üzerinde bloke uygulaması haciz sonuçlarını doğuracak nitelikte olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.

Taraflar arasında görülen davada … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 13/04/2016 tarih ve 2016/28-2016/335 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin maaşının davalı bankanın … Şubesine yattığını, eşi …’in davalı bankadan kullandığı krediye kefil olduğunu, davalı bankanın kredi borcunun ödenmemesi üzerine eşi ve müvekkili aleyhinde … İcra Müdürlüğünün 2014/2366 esas sayılı icra takip dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, maaşının 1/4’lük kısmının bu dosyaya kesildiğini, kalan 3/4’lük kısmına ise davalı banka tarafından re’sen bloke konulduğunu, bu zamana kadar davalı banka tarafından maaşından re’sen ne miktar tahsil edildiğini bilinmediğini, davalı bankanın yaptığı bu kesintinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile maaş ve eklerinden haksız olarak kesilen 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve maaş hesabı üzerine konulan blokenin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, dava dilekçesinde belirtilen icra dosyasından müvekkili bankaya yapılan bir kesinti bulunmadığını, kesinti yapılan dosyanın … İcra Müdürlüğünün 2009/362 talimat sayılı dosyası olduğunu, bu dosyadan 2012 yılına kadar kesinti yapıldığını ve borcun sona ermesi üzerine bu tarihten sonra herhangi bir kesinti yapılmadığını, davacının kendisinden alacaklı olan kişi veya kurumları mahkemeye doğru bildirmediğini, müvekkili banka ile imzalanan davacının kefili olduğu genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesi gereğince, müvekkili bankanın takas ve mahsup hakkı bulunduğunu yani alacağına karşılık borçlunun hesabına yatan parayı kredi borcuna mahsup edebileceğini, bu sözleşmede davacının da imzasının bulunduğunu, sözleşmenin ticari nitelikte olduğunu, müvekkilinin söz konusu sözleşmenin 67. maddesi gereğince borcun tahsilatı amacıyla söz konusu kesintiyi yaptığını, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davacının müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı kredi sözleşmesinin ticari kredi olduğu, sözleşmenin 67. maddesinde davalı bankanın rehin ve mahsup hakkının düzenlendiği, davalı bankanın bu kapsamda yapmış olduğu kesintilerin iadesinin istemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, davalı banka tarafından davacı kefilin maaş hesabından yapılan kesintinin istirdatına ilişkin olup, mahkemece yapılan yargılama neticesinde davacının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı kredi sözleşmesinin ticari kredi olduğu ve sözleşmenin 67. maddesinde davalı bankanın rehin ve mahsup hakkının düzenlendiği dolayısıyla bankanın bu kesintiyi yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Ancak, davacı tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalı banka tarafından sözleşmenin 67. maddesinin verdiği yetkiyle davacının emekli maaşına bloke konulması 5510 sayılı Yasa’nın 93. maddesi ile İ.İ.K.’nın 83. maddesi uyarınca mümkün olmadığı, hacizden önceki bir dönemde haczi caiz olmayan bir malın haczedilebileceği hakkında alacaklı ile yapılan anlaşma geçerli olmadığı gibi davacının maaşı üzerinde haciz bulunmasa da davalı bankanın maaş hesabı üzerinde bloke uygulaması haciz sonuçlarını doğuracak nitelikte olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu